26 Ekim 2015 Pazartesi

Aynı şeyi yapıp, farklı sonuç umalım!



Üniversite 3. Sınıfı birinci kez okuduğum seneydi.

Borçlar özel dersine yeni bir hoca gelmeye başlamıştı. Abilerden, ablalardan alınacak tüyolar, copycilerden alınabilecek notlar yoktu yani.

Hasan Seçkin Ozanoğlu isimli o zaman doçent olan hocamız, vizede soracağı sorulardan birini sınavdan önce söylemişti:  Ayıba karşı tekeffül ile ilgili Borçlar Kanunundaki düzenlemeler ile Tüketici Kanunundaki düzenlemeler arasındaki farklar nelerdir?

Yanlış hatırlamıyorsam, ikisi arasında 7 fark vardı. Evet, ilkokulda pamukta yetiştirdiğimiz fasulye gibi, lisedeki türev integral gibi, bu da gerçek hayatta hiç işime yaramadı ve hala bilmiyorum tam olarak cevabını. Varsayalım 7 olsun.

Sınavdan önce 7 maddelik bu cevabı herkes ezberlemiş, -hadi herkesi töhmet altında bırakmayalım- birçoğu da kopyasını hazırlamıştı. Hatta hatırlıyorum, benim sınava girdiğim masada da yazıyordu cevap ve ben yazmamıştım onu. O derece erişilebilir bir bilgiydi. Herkes hem de aynı sırayla ezberlemiş, o şekilde hazırlamıştı kopyalarını.

Sınava girdik. Hocamız gerçekten de sözünün eri çıktı ve malum soruyu sordu. Hem de 40 puanlık bir soru. Ki, vizeden 40 almak kafi.

Sınav sonuçları bir açkılandı, sanırsın puanlandırma 10 üzerinden. Ben 7 almıştım örneğin. 22 alan, 15 alanı aşağılıyor… Öyle böyle düşük değil notlar. Herkes şokta.

Final sınavına gireceğiz, hocamız dedi ki, anlaşılan ayıba karşı tekeffülü iyi anlamamışsınız. Bunu iyice öğrenin, yine soracağım. Yine sordu, yine yazdık, yine sonuç aynı.

Bütünleme aynı, bir sonraki yılın vizeleri, finalleri aynı… Her seferinde de bu defa insaflı olacağım diyor, iyi çalışın diyor, motivasyon hiç düşmüyor. Ama sonuç da değişmiyor.

Ertesi yılın bütünlemelerine gireceğiz, hoca haber salmış: Herkes mutlaka iyi çalışıp gelsin. Bu sene bu dersi son verişim, kimseyi bırakmak istemiyorum. Özellikle çıkmış sorulara çok iyi bakın!

Ama ben küsmüştüm, oynamıyordum. Hoca resmen bizimle dalga geçiyordu. Çıkmış sorular dediği de, zaten o zamana kadar toplam 5 tane sınav yapmış, her sınavda sorulardan birisi ayıba karşı tekeffül… Dalga geçiyordu canım. Herkes çıkmış soruları ezberliyor. Sorular ve cevaplar toplam arkalı önlü bir sayfa. (Uzun yıllardır aynı hocanın verdiği dersler için, çıkmış sorular demek, basbayağı kitap demektir. Bizimki kağıt. ) Birbirlerine soruyorlar falan… Ben inatla çalışmıyorum. Madem bu hoca gidiyor, 5. Sınıfta(!) yeni hocadan alırım dersi diyorum. Sınava bile girmeyeceğim.

Sınav saati geldi. Kahveye gitmeyi düşündüm. Ama tanıdığım tüm arkadaşlarımın Borçlar Özel bütünlemesi olduğu için kahvede kimse yoktu. Ne yapayım, ben de girdim sınava. Ah girmez olaydım. Başımdan aşağıya kaynar sular boca edildi. Hoca yine sözünde durmuştu: Hiç yeni soru yoktu. Ben zaten kalmayı tercih etmiştim ama, seneye o dersi tek başıma alacağımı hiç düşünmemiştim. Sanki 1 sayfacık notu okumayıp da ne yaptım ki o vakitte, niye okumadım ki, işte gördüm mü, Erkanlar, Okanlar ve hatta Ali Kazlar geçecekti de, bir ben kalacaktım.

Ulen hoca dedim, kendi kendime, “Sen eski soruları sorduysan, ben de eski cevaplarımı veririm, sen de eski notlarını verirsin, ötesi yok ya!” dedim, aldım kalemi elime…

Öyle anlaşılıyordu ki, hoca şimdiye kadar benim doğru cevap verdiğim sorulardan derlediği bir sınav yapmıştı. Adeta o güne kadar aldığım notların toplamını sınav notu olarak vermişti. Ki, bu da ancak geçmeme yetiyordu.

Benim durumumu ben bu şekilde açıklayabiliyordum ama tüm arkadaşların içinden sadece benim geçmiş olmam çok açıklanabilir durmuyordu. Nitekim sınav sonuçlarına itiraz için dekanlığa başvuruda bulunan arkadaşlarım, dilekçelerinde sınav sonuçlarının adil olmadığı savlarını, hepsinin birlikte kalmış olmalarına değil; benim geçmiş olmama dayandırmışlardı.    


Milyorlarca okurum şimdi şunu merak edebilir: İyi de bu nereden aklıma geldi durduk yere?
Kimlerin 7 Haziran'daki oyu 1 Kasım’da değişir ki, muhabbetinden. Herkesin aklından geçen doğrulara denk geliriz belki bu defa. Seçim sonuçlarını bir kez daha  izleyeceğiz merakla. 

27 Mart 2015 Cuma

delil olur mu ki deliler akla?

Benim memleketimin delileri meşhurdur.

Şehrin en ileri gelenleri onlardır. Orada yaşayan herkesin bildiği, sevdiği, onlardır. Muttalip "seni de gezdirmem" derse gezemezdiniz mesela.  Onun içindir ki, kendini akıllı sananları barındırmaz benim memleketim. Gidip gurbet ellerde alsınlar boylarının ölçüsünü diye.

Celal'e zort çekmek nedir bilmezsiniz şimdi siz. Bizden sonraki bahçeliler de bilmeyecek.

Bahçe'nin Deli Celal'i ölmüş bugün, bilebilenlere, anlayabilenlere kalsın dünya...

25 Mart 2015 Çarşamba

Twitter'da kalmayasıcalar!

·       İnsan tek başına kahkaha atınca güldüğüne üzülüyor. (2 Mart 2014)

·       Yarine vefasız demeye dili varmadığı için "vefası eksik yarim" diyen naif şarkılarımız var. (28 Aralık 2014)

·       Kendimi öldürürüm desem yemez diye düşünüp "sabah olsun gelme eger kendimi yaralarım" diyen realist türkülerimiz de var. (28 Aralık 2014)

·       Camel Süreya mıydı o "ister patron ol, ister proletarya; her yemekten sonra yak bir sigara"yı da yazan?  (10 Eylül 2014)

·       Tostum tostum güzel tostum / bu ne beter çizburger bu / bu ne çıldırtan yengen (21 Temmuz 2013)

·       Kitap okumak ve sevişmek, uyumadan önce yatakta yapılan ve birbirinin ikamesi aktivitelermiş gibi öğretilmeseydi var ya... (21 Ocak 2013)

·       Her sene yeni yıla girdim, bi bok anlamadım. Seneye normal yıla ben yeni gireceğim. (1 Ocak 2013)

·       Allah bir kapıyı kapatır, sonra üstüne bir kapı daha kapatabilir. Neticede Allah... (1 Kasım 2012)

·       Kul olmak bizatihi hata olduğu için mi ki acaba "hatasız kul olmaz"? (21 Ekim 2012)

·       Rakıya inanmıyorum ama bir alkol var! (18 Ağustos 2012)

·       Takipçisiz tweetlemek koşu bandında yürümek gibi. Varmıyorsun ama faydası oluyor. (10 Temmuz 2012)

·       Bir kitap daha okudum, hayatım geri değişti. Şimdi her şey eskisi gibi. (19 Haziran 2012)

·       Güneş tesettürsüz olunca, aydınlık tereddütsüz oluyor. (1 Haziran 2012)

·       Sen yandın, ben yandım. Yine de çıkmadı karanlıklar aydınlığa? (12 Mart 2012)

·       360 gün tepkisizlikle suçlanan; diğer 5 günde de tepkilerini dizginleyip sükunete davet edilen bir milletin mensubuyum. (19 Ekim 2011)

5 Şubat 2015 Perşembe

31 Ocak 2015 Cumartesi

Bize gelişi 3 be usta!

Aynı olayı ikinci kez yaşadığında acı çekmemenden başka hiç şeye faydası olmayan tecrübe, bir olaydan en az üç acı çıkartan şey galiba.