17 Mart 2020 Salı

Karantina Günlüğü -I-


1
İşte geldi galiba o meşhur "yalnızlık şimdi iyi güzel de, bunun daha yaşlılığı, hastalığı var" günleri.

Tek başıma girdim eve, ne zaman, nasıl çıkacağımı bilmeyerek.
Normal bir ev yaşantım olmadığı için, evin normal ihtiyaçlarını da tam bilmiyorum. Bu halden, ohal'e geçmek epey mesafe sanırım. Ama hak hukuk tanımaz bir kestirmeliği de var tabi bu halin de her o hal gibi.

Marketler 3 gün açık kalacakmış diye 30 dakika sonra yalanlanan haberi okumamdan 3 dakika sonra markette idim. Kahvaltılık bir şeyler aldım. Sabah saatiydi diye o geldi sanırım aklıma. O sırada kasaya tuvalet kağıdıyla yürüyen birisini görünce, asıl kıymetli şeyin o olduğuna dair bilgilerim canlandı birden, bir de ondan aldım.
Aldığım şeyleri eve getirdiğimde tuvalet kağıdımın ne kadar çok olduğunu hatırladım. Diğer bir sürü şey(!) de buzdolabının bir köşesine sığışıverdi.
Akşamüstü sabahki haber yalanlanalı çok olmuştu ama yeni haber gerçekti: ne zamana kadar olduğunu bilmeden artık evden çalışacaktık.
Mütemadiyen "aman az ver, artıp ziyan olmasın" diyerek rakı mezesi aldığım şarküteriye gittim. Çiğ halini ilk defa gördüğüm yeşil mercimekten yarım kilo, kırmızısını bir defa kullandığım kırmızı mercimekten de 1 kilo ile başladım siparişe..
Abi seni hiç böyle görmedim dedi, şarküteri sahibi Haluk. İnan ben de görmedim, dedim.

26 ay önce kullanılmış olarak aldığım tüpte ne kadar gaz var bilmiyorum. Bir bak, ağırlığından anlarsın dediler. Bence ağır... Anlarsın değil de hissedersin demek istediler belki de.

.....

2
Ikinci güne öz bakımımı yapabileceğime dair inançla uyandım. İki haftada bir gelen (ki bu periyot bazen benim eve uğramamdan daha sık olabiliyor) Arzu Abla değiştirirdi havluları vs.
Arzu Abla gelmeden - ki ne zaman görüşürüz bir daha bilmiyoruz--havluları değiştirdim. İnsanların evindeki gibi benim de evimde bir sepet havlu vardı.. Demek bunun içindi, demek hepiniz gizli karantinadaydiniz, yurtta mahsur umreciler sizi!

Tüpçünün numarasını bulacağım önce, sonra taksi durağının. Bisikleti de kontrol edeceğim, bir yere gitmem gerekirse, gerektiğinde bire yere gidecek hal oluyor mu bilmiyorum ama...

...
2,5
Şarküteri bana tarhana verdi, çorba yaparsın diye. Geniş, ferah dolabımda ona uygun yer ararken tıpkı ona benzeyen bir şey daha gördüm. Ondan emin olmadığım için, yeni aldığımdan başladım.
İlk tarhana çorbam pişiyor. 6 su bardağı suya 1 çay bardağı tarhana koy yazıyordu. Yarı ölçü yapıyorum.
Biraz koyu oldu gibi.
Ya normal bir çay bardağı almam gerekiyor, ya da ajda bardağın su bardağına ve çay bardağına oranını öğrenmem..

...
3'e doğru

Bu kadar tuvalet kağıdını tüketmeye yetecek kadar yiyecek stoğum yok sanki, üstelik sokağa çıkma yasağı da gündemde. Tuvalet kağıtlarının bir kısmını elden çıkarmak da beklenebilirdi benden aslında ama nasıl olduysa ilave gıda almayı tercih ettim dengeyi sağlamak için.

İlk iki öğünü atlatınca anladım, poşette durduğu gibi durmuyormuş market alışverişi. Nar değilmiş çarşıdan aldım bir tanenin cevabı da. Koskoca bir gün geçti, yarım çay bardağı tarhana eksildi sadece neredeyse. Yine tuvalet kağıdı eksik kalabilir işin sonunda.

Gerçi insanlık da çözememiş bu denge kurma işini. Bir çay bardağı tarhana ile gün geçebilirken açlıktan öldü insanlar, kolonya dökmeye, maske takmaya sıra gelmeden.

Açlık riskim yoksa başka ne derdim var acaba, göreceğiz... Açlık riski yokken de yemeden içmeden başka derdimin olmaması daha da derinleştiyor bu soruyu.

Üç beş whatsapp grubunda konuşulanlari gözümden geçirdim bugün. Herkes virüsten konuşuyor gibi ama herkes başka yerden bakıyor. Dün neye nereden bakıyorsa aynı yere, ilave virüsle. Demek ki ölüm göz göre göre gelse de çok da fark etmeyecek ilk gün, son gün. İnsanın "şimdiki aklı", yerel saat gibi, hissedilen sıcaklık gibi bir şey. Göstergelerden - sadece- bir nebze bağımsız.

Ben de aynı yerden bakıyorum işte: gene gırgır, şamata..

(Ölümle burun buruna değiliz gerçi, tanı vs yok. Olduğunda da daha fazla, farklı bir şey yapamayacağız sanırım ama)

Yarım kalan bir işim yok, bitirdiğimi hissettiğim, başladığımı bildiğim bir işim yok.

Dün de günüme anlam katmak için bir kitap okusam iyi olur diyordum, bugün de okuyamadım.

Ufuk açarak okuyacak bir kitap, keyif alarak izleyecek bir film bulma telaşına geldi dayandı yine iş.

Sınav zamanı ders çalışmaya başlamayı ötelemek için ortalığı toparlamak gibi bir kaçış sanki hepsi.

İsteyerek seçtiğin bir dersin kitabını okumaktan kaçmak gibi anlamsız.

Ortalıkta toplanması gereken şeyler gibiydi dışarıda içtiğim içkiler de belki de.

İlk sayfayı çevirdiğimde başlayacak rahatlama. İlk bölümü izlediğimde, ilk türküyü çaldığımda.

Beni yıka yazmaya çalışsan zorlanırsın camıma, o kadar az tozlu, az farklı aslında, aslıyla yansıması ömrümün. Daha "B" için bandırdığımda parmağımı, anladım.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder