7 Ocak 2011 Cuma

06 < 34 BİR.... (Uğur)

İstanbul böyük ama zor...

Temele inip anlatayım:

1996 yılında, üniversite sınavına girecektim. Üniversite ortamını göreyim de, gaza geleyim diye Selçuk Üniversite'ne gittim, görücüye, Yahya Abilerle. Baktım dersane daha iyi, kazan-a-madım o sene ÖYS'yi.

Sonraki sene, yeni yıl tatilinde Ankara'ya gittim, Çağlar'ın yanına. Çağlar bana kahverengi Ankara Hukuk'u gezdirdi. Gözümdeki fer onu ikna etmemiş olsa gerek ki, "sen ancak burayı görürsen gaza gelirsin" düşüncesiyle, beni Sakarya Caddesi'nde bir türkü bara götürdü.

Çağlar'a buralarda "istek yapılıyor mu" dedim... Aldım peçeteyi elime... O zamanlar elektriksiz olan evimizde, geceleri Beyaz çalsa da Banu'dan dinlesek dediğimiz, Acem Kızı'nı yazdım ona.

Grubun solistleri değil de, arkada elindeki davulu çalan oğlan söyledi Acem Kızı'nı. Solist de, "teşekkür ediyoruz Levent'e" dedi.




Aradan bir sene geçti, kazandık sınavı. Geldim, Ankara'ya.
Dersaneden arkadaşım Ayzıt'la gitmiştik yeniden ilk kez Sakarya'ya. İlk biramı, gündüz vakti "Forza İboşum"da içmiştim, o gün.

Sonra Adres Bar'ı öğrendik. Şimdiki Grup Su vardı orda. Arkada tumba çalan, esmer, gözlüklü biri vardı. Aynı bizim Alper Abiye benzemiyor mu, demiştim Çağlar'a. Ben bir tek "hay nik na" söylerken denk geliyordum ona.

Sonra yine bir gün, aradan yine yıllar geçtiğinde, Cebeci Pazarı'nın açılışına gittik, yine Çağlar'laydı galiba. Açılışın assolisti Edip Akbayram'dan önce ne görelim bir de, arkada ritim tutanların ikisi de, solist olmuş...

Grup Çukurova her haftasonu, Limon Bar'da dediklerinde, Edip Abi gölgede kalmıştı bile. ("Ey Edip Adana'da Pide Ye" dedik ona, tersten de okusun diye.)

Bir iki defa dinledik onları orada... Hatta, geçenlerde vefat ettiğini facebook'tan duyduğum, Ramo'yu da orda görmüştüm. Benim için şöyle bir karedir Ramo: davulu çalarken arada çeker uzun Marlborosundan, sonra bir galon dumanı burnundan üfler... O duman yere çarpana kadar gider, bir tren rayı gibi, paralel ve düzgünce...

İzlerini kaybettik sonra göt kadar yerde...

Bir de baktık Köşem Bar'dalar...



Üçüncü, bilemedin beşinci gidişimizdi, Köşem'e... Pazar akşamıydı... Pazar akşamları zaten görece Off günüdür barların... Bir de kız yurtlarının giriş saati geldi mi (ki ikinci aradan hemen öncedir o saat!) iyice boşalırdı, pazar akşamları Köşem de... 

Herkes sahneden kopmuş, sahneye tepki veren tek masa, Çağlar'la benimki... 

Alper Abiye benzeyen çocuk, 2. aradan 3. araya geçerken geldi bizim masaya oturdu. Bizim gruba da basçı lazım dedim, hallederik dedi. Ben şarkı söylerken bayılıyom dedim, öğretirim söylemeyi dedi.  Basçı sorunumuzu o halletmedi. Bir defa da şan çalıştık, Başçavuş Sokak'taki evinde.

Neticede o akşam tanıştık Uğur'la... 

2 yorum: