Ankara'da veda turları atıyorum...
1 hafta sonra İstanbul'da işe başlayacağım. Nerde kalacağıma dair ve sair her şeye dair hiç bir fikrim yok.
Okay, "Ne güzel işte olum, sıfırdan bir hayat! Adım hasan desen, herkes seni hasan bilecek... Herşey elinde..." şeklinde bir gaz verdi... (İstanbul'a gidince uzuunca bir süre alkol almama kararı aldım ben de hemen, bu gazın üzerine. Kendimi hasan diye tanıtmayacaktım ama, içmeyen biri diye bilmeliydi beni herkes.)
Dilek, Uygar bizim Kıvanç da İstanbul'da işe başlayacakmış, onla eve çıksanıza, dedi... (Aradık, Kıvanç'la prensipte anlaştık.)
Betül de, bizim Fatih var, ben ararım, git onda kal ev tutana kadar dedi. Fatih'e dair o kadar çok detay anlattı ki Betül... Ve bizim Fatih'le geçireceğimiz günlere ve dahi sonrasına dair söylediği herşey harfiyen doğru çıktı. (Öyle ki, Sinem'le evlenmem de bu olaya dayanır: Sinem'le de bizi Betül tanıştırdı. Ben Betül'ün Sinem hakkında anlattıklarına inandım, Sinem'in kendini anlatmasından çok. :) )
Yine Nilüfer, yine Kavacık... (Ki 5 yıl sonra, yine Nilüfer'le yine Kavacık'tan terk edecektim İstanbul'u) Bu sefer servisle Beylikdüzü'ne gittim. Orda bir asker arkadaşım vardı, sağolsun beni Beylikdüzü'nden karşıladı. Sonra Taksim'de, Bambi'de ilk ıslak hamburgerimi yedim. Sonra da asker arkadaşım Dr. Serkan, beni Şişli Perihan Sokak'ta, Fatih'in evine bıraktı.
O gün zile bastığımda karşıma çıkan "kim o" sorusu karşısında ilk defa apışıp kaldım. Kimdim hakkaten? Şeyyy, ben Uygar, hani Betül bahsetmiş olmalı....
Fatih, yoldan geldin, duş almak istersin dediğinde, teşekkür ederim dedim... Sonra, ne teşekkürü ulen en az iki hafta burdasın işte dedim kendi kendime. İki hafta boyunca akşam oturmasına gelmiş misafir gibi yaşayamazdım ya.
Duştan sonra, iki bira açılmıştı! Okay'ın gazıyla aldığım karar ötelenmişti bile: neyse artık kendi evime taşınınca başlayacaktım içmemeye.
Ertesi gün ilk iş günümde bir mail düştü outook'a: Saat 16:00'da 4. kat toplantı odasında, 400 şişe soğutulmuş tekel birası, ısıtılmış kuruyemişle sizi bekliyor!
Artık İstanbul'da yaşıyordum, her an uyanık olmalıydım. Oldum da: Yeni gelmiş sazan diye birileri bana şaka hazırlamıştı. Çaktırmadan sağa sola bakındım, kimler bakıyor okuduğum maile verdiğim tepkiye diye...
Şaka değilmiş!
O halde ölmüştüm de, cennetteydim....
Ana! Ölmemişim de!
İlk iş günümüzde de bira...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder