Resmen 6 ay oldu biz de izmirli olalı...
Bizim için, İzmir'e gelmek değil; İstanbul'dan ayrılmaktı önemli olan aslında. Gerçi, Allah'tan, Yozgat'ı değil; İzmir'i seçmişiz, İstanbul'u terk etmek için.
İzmir benim için çok da sevimli bir şehir değildi. Özellikle halkı hakkında pek bir olumsuzdu düşüncelerim. Hele bir de insanı dinden soğutan dinci söylemleri gibi, Yılmaz Özdil'in İzmir'e methiye yazıları yok mu... İyiden iyiye gıcık olmaya başlamıştım -gelmeden önce- bir ara...
Dün TV'de Pakize SUDA'nın bir programı vardı. İzmirlilere soruyor, "ne düşünüyorsunuz bu 'İzmir sümüklü çocuğa benziyor' hakkında" diye... Bir Allah'ın kulunun bile şehrine laf söyletmediğini keyifle izleyince, ben de yazayım artık dedim, izlenimlerimi. Arz ederim:
Coğrafi Yapı ve Bitki Örtüsü:
Dağları yeşil değil, açık mavi; denizi mavi değil açık yeşil. Deniz de yosun bitki örtüsüyle örtülü yani, herhalde. Dağlar denize dik değil, uzak. Kıyı hiç de girintili çıkıntılı değil haritada göründüğü gibi. Ben çıkınca sahile, dümdüz yürüyebiliyorum mesela.
Tarım ve Hayvancılık:
Tarım, süs bitkisi yetiştiriciliği üzerine kurulu. Hayvancılık ise sinek, karafatma ve sıçan gibi ne etinden ne sütünden faydalanılabilen hayvancıklara dayanıyor. Bir de gavur demezler mi, sırf Allah yaratmış diye bunları besleyenlere...
Geçim Kaynakları ve Ekonomi:
Temel geçim kaynağı, bildiğin maaş. İşsizlik oranı %50. O yüzde ellinin eli sanata düşer usta... İzmir'in İstanbul'a göre ucuz olduğu bir şehir efsanesi. Efsanenin memleketi olan o bir şehir İstanbul, ama buralarda da biliniyor. Bu sebeple İstanbul'dan geldim diyince, bir almancı muamelesi görüyorsunuz; iştahı kabaran esnaf, ev sahibi vs. tarafından. Oysa burada da sigara ve bira aynı para.
İklim:
Yazları sıcak ve kurak, kışları sıcak ve kurak. Ama yağdı mı da pis yağıyor. Şöminenin gariban için geliştirilmiş versiyonu UFO'nun karşısında kedi gibi yatmalık bir havası olmuyor.
Madem blog benim, yazı benim, yukarıdaki ojektif, bilimsel(!) verilerden sonra, kişisel düşüncelerimi de ifade edeyim:
Hakkat çirkin yaw. İçinde deniz olup da bu kadar çirkin ve bakımsız olmak; sarışın, mavi gözlü ve fakat yağlı saçlı, şişko olan kadının kaderi gibi bir şey galiba bu şehir için. Ama önemli olan iç güzelliği :p
Yaşadığı şehri bu kadar çok seven insanlarla hemşehri olmak ise gerçekten keyifli. İstanbul'a gittim, İstanbul'da yaşadım, hiç oralı olmadım. Ama bakın, altı ay İzmir'e geleli değil, izmirli olalı olmuş. 2010'un en güzel hareketiydi bu geliş'me.
"Temel geçim kaynağı, bildiğin maaş. İşsizlik oranı %50. O yüzde ellinin eli sanata düşer usta... ":)) izmir yaramış size azizim
YanıtlaSilyaradı azizim, net:)
YanıtlaSil